DOLAR 34,5727 0.13%
EURO 36,2171 -0.16%
ALTIN 2.963,240,06
BITCOIN 34019395,03%
Tekirdağ
12°

AÇIK

06:22

İMSAK'A KALAN SÜRE

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

21 Kasım 2024 Perşembe

GEZENTİ ŞOR TÜRKLERİ İLE

GEZENTİ ŞOR TÜRKLERİ İLE
0

BEĞENDİM

ABONE OL

TÜRKLERİN ANA YURDUNDA 2

ŞOR TÜRKLERİNİN İZİNDE

Orta Asya’nın Türk coğrafyasının merkezinde yok olmak üzere olanŞor Türklerinin izini sürmek istiyorum. Yanlış duymadınız yok olmak üzere diyorum, gerçekten de Şor Türkleri nüfus olarak giderek azalmakta olan etnik gurplardan. Şor Bayramına denk gelen günlerde bu coğrafyada olunca Şor bayramına uğramadan olmaz. Uzun ve yorucu bozuk yollardan kilometrelerce yol alarak nihayetinde şor nüfusunun en bol olduğu Taştagol’a yoğun ormanlık alanlardan geçerek varıyoruz. Şorlar, Rusya’da yaşayan bir Türk halkı, Türk dillerinden Şorca konuşuyorlar. Rusya’nın Kemerovo Oblastı’nda yaşıyorlar. Eskiden Kemerova bölgesinin adı Şor Türklerinin ülkesi anlamında Şorya imiş. Rusların Şor Türklerini yok etmek için gayretleri neticesi Şorya’nın adı değiştirilir. Rusların Şor Türklerine yaptığı soykırımı ile azalan Şor Türkleri unutturulmaya çalışılsada ziyaretine geldiğim bayramlarında köklerine bağlı bir halkla karşılaştım. Rusların yaptığı baskılar sonucu Şorlardan ana dilini bilenlerin sayısı ne yazık ki azalmış. Şorlar kendi içlerinde Ak Şor, Kızıl Şor, Kara Şor, Sarı Şor olarak ayrılıyorlar. Şorlar Teleütlerle aynı coğrafyada yaşıyorlar.

Şorların adı nereden geliyormuş derseniz, 19. yüzyılın ortalarında Radloff tarafından “kızak” anlamına gelen Şor adıyla anılmış ve bu ad, daha sonraki dönemlerde yaygınlaşmıştır.

İnanç olarak daha önceleri Şamanist olan Şorların önemli bir kısmı, 19. yüzyılda Ruslar tarafından hristiyanlaştırılmış olsalar da bugünlerde genç şor’lar şamanizme dönüyorlarmış.

Şor Türkleri, dil ve kültür manasında en çok Tuva Türklerine yakın. Bütün Rusya Federasyonunda 2002 yılı Rus kaynaklarına göre toplam 14.000 Şor Türkleri yaşamakta iken 2013 yılı verilerine göre 17.000 Şor Türkü olduğu çeşitli kaynaklarda vurgulanmış.. Şor Türkleri, Kemerovo Bölgesi’nde 11.554 kişi, Hakasya’da 1.078 kişi, Krasno-var’da 201 kişi, Altay bölgesinde 165 kişi ve Altay Cumhuriyetinde 141 kişi olarak burada hayatlarını sürdürüyorlar.

Bugün Şorlar topluca Kemerova eyaletinde Novokuznetsk dolaylarında yaşamaktalar. Şorlar çok eski zamandan beri demircilik sanatı ile meşhurdurlar. Yerleşik bir hayat sürmekte olup tarım ve hayvan beslemekle geçinirler.

Şorların yaz ayının gelmesi ile kutladıkları bir nevi hasat bayramı olan Şol Bayramı ‘Çıl Paji” de bulunmak nasib oldu. Taştagol yaylalarında kurulan sahne de yöresel kostümleri ile bölgenin meşhur sanatçıları konserler veriyor, çocuklar  ile gençler kendi aralarında ok atma, iple çekme, odun kesme, bilek güreşi ve olmazsa olmaz güreş burada bugün yaşanıyor.

Bizlerde o gün sahne alacak ünlü Çıldız müzik topluluğundan bizlere özel bir konser dinliyor kaydediyoruz. Yöresel şarkılarını söylüyor, yöresel lezzetlerini bizlerle paylaşıyorlar. Kendiside bir Şor olan ve Şaman geleneğinden gelen meşhur devlet sanatçısı Cıltız Tanngaşeyeva bizlere hem bayram hem de şorların tarıhi hakkında detaylı bilgiler veriyor. Birlikte keyifli geçen bilgi dolu sohbetin ardından ustası olduğu Ağız Kopuzu ile dağların eteklerinde  bizlere enfes bir konser veriyor hatta bana ağız kopuzu dersi vererek nasıl çalınacağını öğretiyor. Şans buna denir Altay dağlarının eteklerinde geleneksel Türk çalgısı Ağız Kopuzunu çalmayı Şaman bir sanatçıdan öğreniyorum.

Şor Halkı Türk olmanın

gururunu yaşıyor.

Türklüğün izini sürmeye Şor Türklerinin yaşadığı Kemerovo Oblastında Kamyeshyek tarafında Myski kentine davetliyiz demiştik. Bu davet daha önce Taştagol kentinde katıldığımız Şor Bayramında tanıştığımız Devlet Sanatçısı Cıltız Tangaşeyeva aracılığı ile Kemerovo Oblastı nda yaşayan Şorların Başkanı Yuri Kastarakov tarafından yapılıyor.

Hakasya Cumhuriyetinin başkenti Abakan’dan aracımızla yola çıkıyoruz. Şor halkı geleceğimizden heyecan duyduklarını ve bizleri misafir etmek için heyecanlandıklarını söylediler ki, o heyecanı bizlerde taşıyoruz ve oldukça uzun bir yola çıkıyoruz. Rusya’nın bu bölgesinde GPS yol harıtaları mağlesef Türkiye’de güncellememize rağmen sizleri yanıltabiliyor. Elektronik yol aletimiz bizleri 750 km’lik yol yerine kısa 250 km’lik yola yönlendireli neredeyse 60 km olmuştu ki benzinimiz azaldı. Gittiğimiz yollar dağ yolları olduğundan benzin almak için bir dağ köyünde benzin sorduk. Benzinlik olmadığı gibi benzin satan kimseler de yok. 60 km geriye dönüp Şıra şehrindeki benzincide hayli uzun benzin kuyruğunda bekleyerek depomuzu fulledik. Gene kısa yoldan gidelim kararı mağlesef doğru bir karar değilmiş, Çünkü kısa süre sonra yolumuz bitti. İnanılmaz kötü bir patika yola dönüştü. Bir karar vermeliydik. Kalan 170 km yi böylesi bozuk bir satıhta mı katedecektik? Yoksa 750 km’lik asfalt yolu mu seçecektik? Biz uzun olanı tercih edip yola koyulduk. Fakat yollar zaman zaman asfalt yerine hem zeminolunca hız hesiyorduk. Hatta bazen yollar öylesine bozuluyordu ki, aracımızın ön plakası bu bozuk yollarda düşmüş farkında olamadık. Dağlık ormanlık alanlarda yol almak keyifli mi? Tarif edilemez yollarda Şaman ve Budist Türklerin kutsal mekanlarını görüyoruz. Hatta ormanlık alanlarda Tilki yavrularını görüyor ekmekle besliyoruz.

Sabah 10’da Abakan’dan çıktığımız yolculuğumuz, sabaha karşı saat 05 sularında Myski şehrinin devasa yazısının dibinde derin bir ohh ile nihayetleniyor. Sabahın o saatinde bizleri     Şorların Başkanı Yuri Kastarakov, Şor devlet sanatçısı Cıltız Tngaşeyeva, ve Başkan yardımcısı Sergei bey karşılıyorlar. Sarılıyor merhabalaşıyoruz. Bizleri Çuvaşka köyüne bir dağ evine götürüyorlar. Uyumamız lazım yorgunuz. Sabah 11’de buluşmak üzere vedalaşıyoruz.

KURMEG İLE KARŞILANDIK

Saat 11 gibi bizleri almaya geldiler önce Arjan suyu dedikleri dağdan kaynayan kutsal addettikleri mekana gidip hoş geldin dediler. Kayın ağacı dallarını yakıp başımızın üzerinde üçer kere döndürdükten sonra Ormanın hemen yanındaki bu mekanda devasa bir kadın heykeli vardı Arjan suyu koruyucu anası heykeline saygılarını sundular ve Çuvaşka kötü Altın Şor caddesindeki  Şor kültürü  götürüldük.

Kapı da otantik kostümleri ile genç ve yaşlı bir grup Şor bayan karşıladı. En genç olan İrina Tortabayeva elinde yaban kuşlarının etlerinden yapılmış oldukça lezzetli Kurmeg denilen etli ekmeği grubumuzun en yaşlısına sunarak At sütü Kımız ikram edilerek karşılandık. Şor grubun en yaşlıları olan hanımefendi destanlar söyleyerek bizleri karşılıyor. Ortamı anlatmak imkansız. Tek kelimeyle heyecanlanıyoruz. Karınımızın acıkmış olacağını düşünerek hemen Şor yemeklerinden oluşan zengin sofraya davet ediyorlar. Şor Türklerinin geçmişlerini yaşatmak ve toplam sayıları 11.000 olsa da yeni nesillerine geçmişlerini geleneklerini anlatmak gibi erdemli hedefleri olduğu açık. Bölgeyi ziyaret eden ilk Türkiye Türklerinden olmamız belli ki onları heyecanlandırıyor. Yemekte neler neler yoktu ki? Tadar Pelbender (bir nevi Mantı), Paluk (Balık), Kurmag (yaban kuşu etli pide), Katama (un tatlısı), Kalbayla börekleri, Taklan (süt ve kepeğin karışımı ve avcı yemeği denen yemek), Koyun etleri ve tatlılar. Nefis bir yemeğin ardında merkezden çıkışta belimize Kur (kemer) dedikleri Mavi denkte oldukça büyük bir kumaş kemeri bağlıyorlar ve Şaman inancına göre de bu sizlerin ruhunuzu temsil eder deniyor.

RUH EVİ OLDUKÇA GİZEMLİYDİ…

Şor kültür merkezinin hemen yanında klasik Türk çadırı olan yurt modelinde ahşap malzemeden inşa edilmiş olan ve giriş kapısında iki devasa masif ağaçtan yontulmuş Börü (Kurt) heykelinin olduğu ve Şorların Enetag (Anne Dağı) dedikleri kutsal mekana geliyoruz. Burayı ruh evi olarak tanımlıyor, içeride kutsal yontular ve tam orta yerde ruh koltuğu olarak tanımladıkları gene devasa bir ağaçtan tek parça olarak yontulduğu belli kartal motifli bir koltuk var. Bu koltuğa oturulduğunda gözlerinizi kapıyor hayallere dalıyor geleceğinizi görüyorsunuz. (Bir şeyi itiraf etmeliyim bu koltuk gerçek anlamda ruhunuzu derinden etkiliyor.)  Bu kutsal mekanın hemen kapısının dışında dilek çaputları bağlanan bir alan var. Farklı renklerde 3 adet kordelayı bağlıyorsunuz.

MIRASU NEHRİNDE TEKNE GEZİNTİSİ

Ruhlar evinden ayrılıyor Mırası nehrinde bizler için düzenledikleri tekne gezintisine doğru yol alıyoruz. Sibirya’ya geldiğimizden beri 35 derecenin altına inmeyen sıcaklık ilk defa 10 derece ve yağmur neredeyse yağacak gibi. (Kışı erken mi getirdik ne) nehrin kıyısına geldiğimizde gördüğümüz manzara bizleri büyülüyor. Teknelerimize bindikten sonra nehir üzerinde yol alıyoruz. Balıkçı kartallarının sulara balık avlamak için dalıp pençelerinde balıkla yükselişlerine şahitlik ediyoruz. Vahşi yaşam belgeseli gibi bir ortam söz konusu. Nehirde balık avı popüler olsa gerek araçlarla ulaşılamayacak yerlere tekne ve botları ile gelen yarı bele kadar suların içinde balık avlayan avcılara rastladık. Nehirde ilk molamız Burada da Şaman ve Budist Türkler için kutsal dağdan çağlayan Arjan suyuna rastladık. Minik bir şelale oluşturan sudan içiyor burada sohbet molası veriyoruz. Mekan oldukça gizemli görünüyor. 4000  yıllık olduğu söylenen bir sunak taşı var, Ortodoks haç’ı ağaca monte edilmiş ve ağaçların dallarına milyonlarca bez parçaları bağlanmış. Belli ki oldukça saygı gören bir yer. Bizlerde çaputumuzu bağlıyor, bir başka gizemli yere 7 kız kayası efsanesini yerine geliyoruz. Hikayesi ilginç bir adamın 7 kızı olur, adam savaş çıkınca savaşa gider ve ölür. Kızlar babalarının üzüntüsüne ömürleri boyunca hiç evlenmezler ve gözyaşları içinde taşa dönerler. Kayalardan sızan dağ sularını da yöre halkı 7 kızın babalarına döktüğü gözyaşları olarak betimliyorlar. Bu güzel efsaneler diyarından teknelerimizi avcı kulübesinin olduğu ormanın hemen kıyısına yanaştıryoruz. Yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerle kulübeye giriyor derin bir sohbete başlıyoruz. Cıltız hanım Kopuzunu alıyor bizlere gırtlak nağmeleri ile Şor türkülerinden örnekler sunuyor. Ormanın derin sessizliği rüzgarın ve yağmurun sesiyle zenginleşirken, nehrin akış sesi de bu zengin melodileri eşsiz kılıyordu.

Geri dönüş yolunda bastıran Yağmura rağmen o kadar muhteşem manzaralarda yol aldık ki, yorulduğumuzu  eve geldiğimizde anladık.

RUS BANYOSU DAYAK GİBİ

Kaldığımız muhteşem dağ evinin bahçesinde ahşap bir yapı var burası rus banyosu denilen bir nevi sauna bahçesinde de bir havuz var. Bizim için 70 derece buhar buhar ısıtılan banyoya gidiyoruz. Sergei ormandan taze kopardığı Kayın ağacı dallarıyla vucutlarımıza vuruyor da vuruyor. Damarları açtığı iddia ediliyor. Hemen ardından 70 derece de terleyen vucutlarla bahçedeki demir gibi buz havuzun suyuna dalıyoruz. Dışarıda oldukça şiddetli bir yağmur vardı. İnanılmaz bir deneyim bu.Tekrar saunaya terlemeye kayın ağacı dalları ile vucudu dövmeye ve nihayetinde buz gibi suya dalmaya tekrar tekrar devam ettik. Eve geldiğimde akşam yemeğinden önce saat 20 gibi bir beş dakika uzanacağım dedim. Kaktığımda ertesi sabah saat 10’du. Rus banyosunda ne rahatlamışım arkadaşlarımın dediğine göre horlamam dağlarda yankılanmış…

MYSKİ BELEDİYE BAŞKANI BİZLERİ MAKAMINDA KABUL ETTİ.

Sabah 11 de Şorların başkanı işadamı Yuri Kastarakov ve Devlet Sanatçısı Cıltız Tangaşeyeva ve bizler Myski belediyesine geliyoruz. Bardaktan boşalırcasına bir yağmur var burada. Myski Belediye Başkanı Dimitri İvanov ve Şorların belediyedeki başkanı Svetlana Dutkina bizleri karşılıyor makamına davet ediyor. Ziyaretimizi Myski TV kayda alıyor baştan sona. Myski belediye başkanı Dimitri İvanov Bölgeye gelen ilk Türkler olduğumuzu bunun kendilerini oldukça heyecanlandırdığını söylüyor. Yaklaşık 1.5 saatlik görüşmemizde karşılıklı hediyeler takdim ediliyor ve Kış döneminde bölgelerinin kış turizmi açısından çok etkileyici olduğunu ve bizleri yeniden burada görmek istediklerini dile getirdiler. Bizlerde yeniden sözleşmek dileğiyle sözleştik.

Myski Belediye Başkanı Dimitri İvanov ile makamında

Yolumuz bambaşka bir Türk coğrafyasına Budist ve Şaman Türklerin yaşadığı Sayan dağlarının eteklerindeki Kızıl kenti ve çevresinde geniş bir coğrafyada yaşayan Tuva Türklerinin yanına düşüyor. Buralarda bizleri ne gibi sürprizler bekliyor bu da bir başka yazımızın konusu olacak.

Hayatımın en unutulmaz seyahatinde bir sonraki bölümde Yer Tanrı ile Gök Tanrı arasındaki Türklerin yaşadığı Tuva bölgesine gidiyorum. Tuva Türkleri ile inanılmaz zamanlar yaşayacağız.

Seyahatle kalın