TÜRKLERİN ATA TOPRAKLARINDA ALTAYLAR 1. BÖLÜM
Türklerin Tarih Sayfasına Çıktığı Topraklarda olmak...
SİBİRYADAN SELAM VAR
Yepyeni bir macera için Rusya Federasyonu’nun, Ural Dağları’ındaki Büyük Okyanusa kadar uzanan topraklarındayız. Sibirya bölgesi oldukça geniz bir coğrafya. Kazakistan ve Orta Asya’yı meydana getiren diğer cumhuriyetleri de ihtiva eden toplamda 13 milyon km karelik bir yüzölçümüne sahip
https://www.bizimanadolu.com.tr/sibirya-dan-selam-var/57811/
30 milyon insanın yaşadığı bu coğrafyanın kuzeyinde Kuzey Buz Denizi, doğusunda Pasifik Okyanusu, Güneyinde Kazakistan, Moğolistan ve Mançurya ve batısında da Ural Dağları bulunur. Sibirya esas olarak üç bölgeye ayrılır Batı Sibirya, Doğu Sibirya ve Rusya’nın Uzak Doğusu…
Rotamız Rusya Federasyonuna bağlı üç özek Türk Cumhuriyetinin bulunduğu Batı ve Doğu Sibirya bölgesinin Güney kısımlarında yaklaşık 5000 km’lik yol katederek burada yaşayan soydaşlarımızın yaşam öykülerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Batı Sibirya bölgesinde Novosibirsk kentinde başlayan maceramız oldukça modern bu kentte başlıyor. Rusya Federasyonunun 1.474.000 nüfusuyla üçüncü büyük şehri. Novosibirsk, Rusların çoğunlukta yaşadıkları bir kent olsada Türk soylu halklarında çoğunlukla yaşadıkları bir kent. Sibirya bölgesinde en geniş alana yayılmış kent olup aynı zamanda da Sibirya Federal Bölgesinin de başkentidir. Kışların sert geçtiği bu kente yolumuz Haziran ayı yani burada kısa süren yaz sezonunda düşüyor. Oldukça güneşli ve gecelerin kararmadığı bir sezonda burada olmak şans.
Geniş caddeleri ve modern görünümlü mimarisi dikkat çekici. Dünyanın en büyük opera binalarından biri burada. Kentin en büyük meydanı olan Lenin meydanında devasa Lenin heykeli kente gelenleri selamlıyor. Kent 1893’te Ob nehri kıyısında kuruluyor. Önceleri adı her ne kadar rus çarı III. Aleksander onuruna Aleksandrovsky olsa da, 1895’ten sonra şehrin adı Çar II. Nikolay onuruna Novonikololaevskiy’e çevrilir. 1903 yılında kentin konumu belirlenir ve adı bir kez daha 1925 yılında değiştirilir ve Novosibirsk olur.
Novosibirsk, Sibirya bölgesinde ilk kurulan modern kent olma özelliğini taşıyor. Geniş caddelerin ve büyük parkların yer aldığı kentte en çokta devasa binalar dikkatinizi çekiyor. Kent her türlü ihtiyaca cevap verecek bölgenin en büyük ve modern kenti olma özelliğini koruyor.
ALTAY TÜRKLERİNİN İZİNDE
Sibirya bölgesi oldukça geniş bir alan bu bölgede turistik bir seyahat için alternatifler her zaman var. Bu bölgelerde karayolu ile ulaşım karayolları ile neredeyse imkansız kilometrelere sahip. Geniş bir coğrafya da seyahat planlıyorsanız efsanevi Trans Sibirya ekspresi ile bir aylık uzun bir Rusya turuna çıkabilirsiniz. Bu yolu tercih edenler eminim yollarda bir önemli detayı kaçıracaktır. Çünkü bu bölgede her şehirde, her dağ başı ve kasabada bir hikaye var.
Novosibirsk’te bizler üç Türk Cumhuriyeti olan Altay Cumhuriyeti, Hakasya Cumhuriyeti ve Tuva Cumhuriyetini kapsayan bir coğrafyaya rota belirlediğimiz için araç kiralamayı seçtik. Uzun ve yorucu olacak bu seyahatimizde bizleri nelerin beklediği konusunda hiçbir fikrimiz yok. Sibirya bölgesi ile ilgili anlatılan onca olumsuzluklar bizleri bulacak mı bilmiyoruz.
Bildiğimiz tek bir şey var bu bölgeye geliyorsanız kesinlikle ciddi bir planlama yapmanız, mümkünse araç kiralamanızı tavsiye ediyorum. Benzinin litresi neredeyse bir dolara yakın. Benzin ucuz ama gezilecek noktalar fazla olunca aracınız benzini su gibi içer. Gezginlere seyahat yazımın başlangıcında bazı sırları hemen vermek isterim. Burada Dolar ve Euro bozdurarak Ruble alacaksanız mutlaka paralarınız yıpranmamış üzerine herhangi bir işaret ve ya mühür vurulmamış olmalı. Yoksa paralarınız cebinizde kalır. Giyim ve Yeme içme oldukça pahalı ve bizim damak tadımıza her ne kadar uygun olmasa da bizler Novosibirsk kentinde fazla oyalanmadan Türk soydaşlarımızın izlerini sürmek adına Altay Cumhuriyetine doğru yola çıkıyoruz.
ALTAY’DA ÖZÜNE VARMAK
Türk tarihinin belki de en çok dikkat çeken topraklarından Rusya Federasyonun en güneyinden federasyona bağlı özerk cumhuriyet olan Altay cumhuriyetinden selamlar.
Türkiyeden binlerce kilometre uzaklarda Türklüğün nefes aldığı bu coğrafyada olmak başlı başına heyecan verici. Novosibirisk’ten yola çıkalı 5 saatlik zaman olmuştu ki, ülke sınırında devasa Altay Cumhuriyeti yazısında durup fotoğraf çektiriyoruz. Yollar nispeten bir çok bölgeye göre güzel. Zaten araç kiralama yoluyla bu geniş coğrafyada dolaşacaksanız. Her yerde durup manzaranın tadını çıkartma lüksünüz oluyor. Eee bizlerde öyle yapıyoruz. Başkent Gorno-Altaysk’a (eski adı Ulala, 1948’e kadar da Oyrot-Tura adını taşımış) giriş yapıyoruz. Kent adı da üzerinde Altay sıra dağlarının eteklerine kurulmuş. Geniş caddeler Rusya federasyonundaki tüm kentlerde neredeyse standart olmuş. Ve tabii ki her kentin olmazsa olmazı Lenin meydanı. Lenin ülkedeki hemen hemen her kent ve kasaba da en geniş ve popüler caddenin adını taşıyor ve devasa bir heykeli ile sizleri selamlıyor. Yani Rusya da komünizm yıkıldı zannedenlere bir hatırlatmam olacak bu ülkede Lenin hala her kentte en görkemli caddelerde bütün ihtişamı ile ayakta.
Bir kente geldiğinizde mutlaka o ülkenin haritası ve ya kentin haritasını edinmek olur. Bizlerde Gorno Altaysk belediyesine gittik broşürlerimizi aldık. Sonradan gittiğimiz turizm bürosu görevlisi bayan Antalya ve Alanya da tatil yaptığını ve ülkemizi çok beğendiğini söyledi. Bu büroda bir sürpriz bekliyordu bizleri tüm dünyanın en güzel kumsallarından kumları muhafaza ediyorlardı. Alanya, Antalya, Lara plajlarından kumları görmek güzel sürpriz oldu.
Gorno Altaysk şehri dağ evleri modelinden dağın eteklerine geniş bir alana yayılmış olsa da modern yapıları ile dikkat çekiyor. Şamanist inanca sahip olan Altaylıların bu özelliklerini yol boyunca ağaçlara bağlanmış çaputlardan anlıyorsunuz.
Alyatlılar dış görünüşte Hıristiyan Ortodoks olmakla beraber Şaman inancına sahipler. Bilhassa Ren geyiği, sığır besiciliği yaparlar oldukça fazla olduğu söyleniyor. Bunun dışında balıkçılık, avcılık ve arıcılık da yapmakta ki çam fıstıklı ballarının tadına doyum olmuyor.
Alyatlılar, 1922-1947 yılları arasında Oyrot dili diye adlandırılan Altayca yazı dili bugün Altay Kiçi (Kiji) diyalektiği esas olarak almışlar. Çok zengin masal, halk şarkıları ve destanları mevcut olup Altaylı yazar N. Ulagaşev (1861-1946) bunları toplamaya çalışmış.
Altay Cumhuriyeti devlet Müzesi muhteşem hazineleri barındırıyor. İlk ziyaret ettiğimiz yer olan müzede eski Altay yaşam tarzı ve doğal yaşamı canlandırımlı. Müzecilik anlamında da oldukça başarılı bulduğum ve geçmiş ile gelecek arasında Türk tarihini en iyi temalamış müze burası diyebilirim. Hani derler ya mutlaka görülmeli diye. Bence her Türk Hunlardani İskitlere, Gök Türklere kadar bir çok iyi derlenmiş koleksiyona sahip, Şaman inancını, Türklerdeki balbal kültürünün en ünik örnekleri bu müzede. Müze görevlisi Anatoli Türkçesi ile bizleri karşılıyor ve mihmandarlık yapıyor. Müzede saatlerin nasıl geçtiğini anlamayacağınıza eminim.
Müzeden sonra Altay sıra dağlarının eteklerinde dolaşmaktan zirvelere tırmanmak istiyoruz. Ve vuruyoruz kendimizi uçsuz bucaksız ormanların kollarına. Bunlar Sibirya çamı denen ve oldukça sağlam bir ağaç türüyle kaplı dağlar. Sibirya çamını Rusya tüm dünyaya ihraç ediyor ve neredeyse dünya kereste ihtiyacının %40’ı bu topraklardan elde ediliyor.
Ormanların içine ağaç masif öylesine şık turistik tesisler yapılmış ki, buraları terk etmek istemeyeceksiniz. Bizim yolumuz Hazitan-Temmuz dönemine denk geldiği için sıcaklık ortalaması 29-35 derece arasındaydı. Sıcağı fazlasıyla hissediliyor diyebilirim. Bu dağlarda ne yeşile ne dağlardan çağlayan nehirlere doyuyorsunuz. Dünyanın en iyi kayak pistleri bu coğrafyada. Kayak tesisleri mükemmel. Dağ hotelleri benzersiz inşa edilmiş. Kışın ve yazın bu topraklarda iç turizm hiç bitmiyormuş ki bizler yoğun sıcak altında bile yaylaların dopdolu olduğuna şahit oluyoruz.
Günümüzün büyük bölümü bu ormanlarda geçiyor. Havanın temizliğini ve oksijenin bolluğunun kafanızı döndüreceğini bilmem hatırlatmalı mıyım? Kısacası Gorno Altayk kenti ve çevresi muhteşemdi. Anıtlarla süslenmiş kentte özelikle ikinci dünya savaşında hayatlarını kaybedenlerin anısına yapılan anıt görülmeye değer. 2 günlük başkent gezimizi bambaşka bir kasabaya Kemerovo Oblastında yaşayan Şor Türklerinin kenti Taştagol’a düşüyor…
Gezenti Nijat Ayvaz